26 Haziran 2007 Salı

KIRIM-KONGO KANAMALI ATEŞİ

Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi Nedir?

Kırım-Kongo Hemorajik Ateş (KKHA),keneler tarafından taşınan Nairovirüs isimli bir mikrobiyal etken tarafından neden olunan ateş, cilt içi ve diğer alanlarda kanama gibi bulgular ile seyreden hayvan kaynaklı bir enfeksiyondur. Son yıllarda tedavide görülen gelişmelere rağmen, bu enfeksiyonlarda ölüm oranları hala yüksektir.

Keneler Nasıl Tanınır ve Nerelerde Bulunur?

Keneler otlaklar, çalılıklar ve kırsal alanlarda yaşayan küçük oval şekillidir. 6-8 bacaklı, uçamayan, sıçrayamayan hayvanlardır. Hayvan ve insanların kanlarını emerek beslenirler ve bu sayede hastalıkları insanlara bulaştırabilirler.
Ülkemiz kenelerin yaşamaları için coğrafi açıdan oldukça uygun bir yapıya sahiptir. Türlere göre değişmekle beraber kenelerin, küçük kemiricilerden, yaban hayvanlarından evcil memeli hayvanlara ve kuşlara (özellikle devekuşları) kadar geniş bir konakçı spektrumları mevcuttur.

Kimler Risk Altındadır?

Hastalık genellikle meslek hastalığı şeklinde karşımıza çıkar.

Tarım ve hayvancılıkla uğraşanlar
Veterinerler
Kasaplar
Mezbaha çalışanları
Sağlık personeli özellikle risk gurubudur.
Kamp ve piknik yapanlar, askerler ve korunmasız olarak yeşil alanlarda bulunanlar da risk altındadır.

Henüz ergin olmamış Hylomma soyuna ait keneler, küçük omurgalılardan kan emerken virüsleri alır, gelişme evrelerinde muhafaza eder; ergin kene olduğunda da hayvanlardan ve insanlardan kan emerken bulaştırır.

Kuluçka Süresi Ne Kadardır?

Kene tarafından ısırılma ile virüsün alınmasını takiben kuluçka süresi genellikle 1-3 gündür; bu süre en fazla 9 gün olabilmektedir. Enfekte kan, ifrazat veya diğer dokulara doğrudan temas sonucu bulaşmalarda bu süre 5-6 gün, en fazla ise 13 gün olabilmektedir.

Belirtileri Nelerdir?

Ateş
Kırıklık
Baş ağrısı
Halsizlik
Kanama pıhtılaşma mekanizmalarının
bozulması sonucu;
- Yüz ve göğüste kırmızı döküntüler
ve gözlerde kızarıklık,
- Gövde, kol ve bacaklarda morluklar
- Burun kanaması, dışkıda ve idrarda kan görülür
- Ölüm karaciğer, böbrek ve akciğer yetmezlikleri nedeni ile
olmaktadır.

Kırım-Kongo Kanamalı Ateşinin Tanısı Nasıl Konulur?

Kanda virüse karşı oluşan antikorların taranması tanı için en sık kullanılan yöntemdir. Bu göstergeler hastalığın başlangıcından sonra 6. günden itibaren belirlenebilir.

Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi Nasıl Kontrol Edilir ve Nasıl Korunulur?

Hastalığın bulaşmasında keneler önemli bir yer tutmaktadır. Bu nedenle kene mücadelesi önemlidir fakat oldukça da zordur.
1. İnsanlar kenelerden uzak tutulabilir ise bulaşması önlenebilir. Bu nedenle de mümkün olduğu kadar kenelerin bulunduğu alanlardan kaçınmak gerekir.
2. Kenelerin yoğun olabileceği çalı, çırpı ve gür ot bulunan alanlardan uzak durulmalı, bu gibi alanlara çıplak ayak yada kısa giysiler ile gidilmemelidir.
3. Bu alanlara av yada görev gereği gidenlerin lastik çizme giymeleri, pantolonlarının paçalarını çorap içine almaları.
4. Görevi nedeni ile risk grubunda yer alan kişilerin hayvan ve hasta insanların kan ve vücut sıvılarından korunmak için mutlaka eldiven, önlük, gözlük, maske v.b. giymeleri gerekmektedir.
5. Gerek insanları gerekse hayvanları kenelerden korumak için haşere kovucu ilaçlar (repellent) olarak bilinen böcek kaçıranlar dikkatli bir şekilde kullanılabilir. (Bunlar sıvı, losyon, krem, katı yağ veya aerosol şeklinde hazırlanan maddeler olup, cilde sürülerek veya elbiselere emdirilerek uygulanabilmektedir.)
6. Haşere kovucular hayvanların baş veya bacaklarına da uygulanabilir; ayrıca bu maddelerin emdirildiği plâstik şeritler, hayvanların kulaklarına veya boynuzlarına takılabilir.
7. Kenelerin bulunduğu alanlara gidildiği zaman vücut belli aralıklarla kene için taranmalıdır.

8. Vücuda yapışmış keneyi asla kendiniz çıkarmayın.Çünkü tek bir hareketle ve bütün olarak çıkarılmalıdır.Kenenin vücudunun yalnızca bir kısmının çıkarılması,sağa sola oynatılması,ezilmesi,üzerine kimyasal bir madde ile dokunulması keneyi rahatsız eder ve kenenin vücudunda bulunan hastalık etkeninin vücuda bulaşmasına neden olur.
9. Diğer canlılara ve çevreye zarar vermeden, haşere ilacı (insektisit) ile uygulamanın uygun görüldüğü durumlarda çevre ilaçlanması yapılabilinir.

GÜNÜMÜZDEKİ TEHLİKE:KÜRESEL ISINMA

KÜRESEL ISINMA NEDİR?
İnsanlar tarafından atmosfere salınan gazların sera etkisi yaratması sonucunda dünya yüzeyinde sıcaklığın artmasına küresel ısınma deniyor.Daha ayrıntılı açıklamak gerekirse dünyanın yüzeyi güneş ışınları tarafından ısıtılıyor. Dünya bu ışınları tekrar atmosfere yansıtıyor ama bazı ışınlar su buharı, karbondioksit ve metan gazının dünyanın üzerinde oluşturduğu doğal bir örtü tarafından tutuluyor. Bu da yeryüzünün yeterince sıcak kalmasını sağlıyor.Ama son dönemlerde fosil yakıtların yakılması, ormansızlaşma, hızlı nüfus artışı ve toplumlardaki tüketim eğiliminin artması gibi nedenlerle karbondioksit, metan ve diazot monoksit gazların atmosferdeki yığılması artış gösterdi.Bilimadamlarına göre işte bu artış küresel ısınmaya neden oluyor. 1860’tan günümüze kadar tutulan kayıtlar, ortalama küresel sıcaklığın 0.5 ila 0.8 derece kadar artığını gösteriyor.
Bilimadamları son 50 yıldaki sıcaklık artışının insan hayatı üzerinde farkedilebilir etkileri olduğu görüşünde.
Üstelik artık geri dönüşü olmayan bir noktaya yaklaşılıyor.Hiçbir önlem alınmazsa bu yüzyıl sonunda küresel sıcaklığın ortalama 2 derece artacağı tahmin ediliyor.2007’nin de dünya genelinde kayıtların tutulmaya başlandığı son 150 yıllık dönem içinde en sıcak yıl olabileceği öngörüsü var.
Peki bu sıcaklık artışı yani
küresel ısınma nelere yol açıyor, hayatımızı nasıl etkiliyor?
Dünya iklim sisteminde değişikliklere neden olan küresel ısınmanın etkileri en yüksek zirvelerden, okyanus derinliklerine, ekvatordan kutuplara kadar dünyanın her yerinde hissediliyor. Kutuplardaki buzullar eriyor, deniz suyu seviyesi yükseliyor ve kıyı kesimlerde toprak kayıpları artıyor.Örneğin 1960’ların sonlarından bu yana Kuzey Yarıküre’de kar örtüsünde yüzde 10’luk bir azalma oldu. 20’inci yüzyıl boyunca deniz seviyelerinde de 10-25 cm arasında bir artış olduğu saptandı.Küresel ısınmaya bağlı olarak dünyanın bazı bölgelerinde kasırgalar, seller ve taşkınların şiddeti ve sıklığı artarken bazı bölgelerde uzun süreli, şiddetli kuraklıklar ve çölleşme etkili oluyor. Kışın sıcaklıklar artıyor, ilk bahar erken geliyor, sonbahar gecikiyor, hayvanların göç dönemleri değişiyor. Yani iklimler değişiyor. İşte bu değişikliklere dayanamayan bitki ve hayvan türleri de ya azalıyor ya da tamamen yok oluyor.Küresel ısınma insan sağlını da doğrudan etkiliyorBilimadamları, iklim değişikliklerinin kalp, solunum yolu, bulaşıcı, alerjik ve bazı diğer hastalıkları tetikleyebileceği görüşünde.
Biz neler yapabiliriz ?

YILAN SOKMASI



Dünyada 2500 tür yılan var ve bunun %8'i zehirlidir. O nedenle binlerce yılan sokmasına rağmen ölümle sonuçlananların sayısı azdır.
Ülkemizde bulunan 40 tür yılandan sadece 10 türü zehirli, 2 türü yarı zehirli, 28 türü ise zehirsizdir.
Her ne kadar Türkiye'de bulunan yılanların zehirleri, sağlıklı bir insanı öldürecek kadar güçlü değilse de, canınızı acıtabilir. Şunu hiç aklımızdan çıkartmayalım; ne zehirli ne de zehirsiz hiç bir yılan taciz edilmedikçe (üzerlerine basılmadıkça, köşeye kıstırılıp rahatsız edilmedikçe) insanlara saldırmaz ve ısırmaz, tersine insanlardan kaçar. Ayrıca zehirli yılanlar, tarım alanları ve bahçelerdeki fare, köstebek gibi kemirgenleri yiyerek beslendiklerinden, çok faydalı hayvanlardır. Bu bakımdan bağ ve bahçelerinizdeki yılanları; ister zehirli ister zehirsiz olsun öldürmeyiniz! Ülkemizdeki türler:
Typhlopidae (Zehirsiz)
Yılanın uzunluğu 25-35 cm, çapı 1 cm kadardır. Kuyruğunun ucunda küçük bir diken vardır. Türkiye’nin her yerinde, taşlar altında sıkça görülür.
Leptotyphlopidae (Zehirsiz)
Bu familyadan Türkiye’de sadece bir tür bulunur; İpliksi yılan da denilir, uzunluğu 20-25cm, çapı 2mm kadardır. Birecik, Urfa ve Mardin’de bulunur.
Boidae (Zehirsiz)
Ülkemizdeki tek boğa cinsi olup Mahmuzlu Yılan da denilir( Eryx jaculus Linnaeus). En büyük yılan türleri ailesinden olan Boğa Yılanları ailesinden gelen bu türün en büyük özelliği zehirsiz olmaları ve avlarını boğarak öldürmeleridir. Sarımsı beyaz benekli olan sırt bölgesinin rengi genel olarak kahverengi ve tonlarındadır. Besinlerinin büyük bir kısmını fare gibi kemiriciler oluşturur. Ayrıca küçük sürüngenleri, salyangozları da yiyebilirler. Kemiricilerle beslendikleri için fare sayısının artmasını engellerler. Bundan dolayı oldukça yararlıdırlar. Sabahleyin ve akşam üzeri aktiftir. Dişiler bir defada 14 cm boylarında 18-20 kadar canlı yavru doğurur (Ağustos ve Eylül). Su ihtiyacını bitkilerin üzerindeki çiylerden karşılar. Rahatsız edilmedikleri sürece insanlara saldırmazlar. Boyları 1 metre kadar olabilir. Kurak yerlerdeki kumlu, taşlı yerlerde yaşarlar. Aktif olmadıkları zaman taş altları ve kemirici yuvalarında saklanırlar. Kuma gömüldükleri de olur. Yüksekliği 1200 metreye kadar olan yerlerde bulunabilirler. Türkiye'de Trakya, Güney ve Batı Anadolu, Şanlıurfa civarı ve Doğu Anadolu'da dağılım gösterirler.
Coluberidae (Sadece 2 Tür Yarı Zehirli,diğer 25 türü Zehirsiz)
Kara yılan, ince yılan, kocabaş yılan gibi değişik türleri vardır. Türler 70 cm – 2 m arasında değişen uzunluktadır. Coluberidae familyasından sadece 2 tür ufak hayvanlar için zehirlidir, bunların zehir dişleri ağızlarının gerisinde olduğundan insan için tehlikesizdir. Ancak Malpolon cinsi insanı öldürmese de oldukça can yakabilir
Viperidae (Hepsi Zehirli)
Viperidae (engerek) familyasından Türkiye’de 9 tür yılan vardır ve bunların hepsi zehirlidir. Her ne kadar bu yılanların ısırmasıyla sağlıklı bir insanın öldüğü görülmediyse de yine de çok dikkatli olmak gerekir ve bir ısırılma durumunda derhal önlemler alınmalı hasta fazla hareket ettirilmeden mutlaka doktora götürülmelidir.
Elapidae (Zehirli)
Kobra ve Mercan yılanları bu grupta yer alır. Zehir dişleri çenesinin önünde bulunan bu yılanın tüm vücudu siyah renk ve tonlarındadır. Zehirleri hematoksik etki gösteren engerek yılanlarından farklı olarak bunların zehirleri nörotoksik (sinirler üzerine zehirleyici) etkilidir. En küçük yavrular bile zehirleyebilir. Genel olarak, küçük kemiriciler, kuşlar, diğer sürüngen türleri ve çeşitli omurgasızlarla beslenirler. Avlarını zehirleyip öldürdükten sonra yerler. Geceleri aktiftir. Boyları en fazla 200 cm kadardır.
Bitki örtünsünün az olduğu yerlerde, çöl ve yarı çöl özelliği gösteren yerlerde, kum içinde yaşarlar. Şanlıurfa ve civarında yaşarlar.

Belirti ve bulgular, yılanın cinsine, sokulan kısmın anatomik yerleşimine ve enjekte edilen zehir miktarına bağlıdır. En sık rastlanılan iki zehirli yılan cinsi vardır:
1 - Çıngıraklı yılanlar (Crotalidae); çıngıraklı yılan (engerek yılanı), bakır kafa, pamuk ağızlı su makoseni
2 - Mercan yılanı ( Elapidae), Kobra yılanın uzak akrabasıdır.

1 - Çıngıraklı Yılan Sokması
Bu yılanın baş kısmında, burnu ile gözü arasında, ısıya duyarlı çukur vardır. Hayvan karanlıkta göremediğinde, sıcak bir hedefe, bu çukurun ısıya duyarlılığı sayesinde saldırır. Başı üçgen şeklinde, pupilleri yassı (vertikal), iki uzun zehir dişi ve kuyruğunda çıngırak olan yılanlardır. Çıngırak her türünde yoktur. Ürkektirler ve rahatsız edilmedikçe saldırmazlar.Yılan zehri, hücre membranlarını, proteinleri ve birçok doku bileşenlerini harap edecek parçalayıcı proteinler, polipeptidler ve hidrolitik enzimler içermektedir. Zehir özellikle kırmızı kan hücrelerini ve diğer doku komponentlerini parçalar. Pıhtılaşma sistemini de etkilediğinden, sokulan yerde, doku nekrozu ve infarkt oluşur. Şiddetli bir sokma sonucu oluşan şoku takiben 30 dakika içinde ölüm görülebilir. Bununla beraber, ölüm çoğunlukla, yılanın sokmasından 6-30 saat sonra ( % 90’nı ilk 48 saat içinde) meydana gelmektedir.

Belirti ve bulguları:
· İki zehir dişinin izleri
· Sokulan yerde ağrı, şişlik, sızıntı, ekimoz, nekroz
· Halsizlik, baş dönmesi, güçsüzlük, ağızda ve dudaklarda naneli-metalik-lastik tadı,
· Terleme ve/veya titreme, susuzluk hissi, bulantı-kusma, ishal,
· Taşikardi, hipotansiyon, solunum yetmezliğine doğru ilerleyen yüzeysel solunum,
· Hematüri ve gastrointestinal kanama
· Baş ve yüz çevresinde karıncalanma ve uyuşukluk.

Acil Bakım
· Hemen tek taraflı ( yaralı kısım ile kalp arasına ) venöz turnike uygulayın
· Hastayı sırt üstü yatırın
· Sokulan kolu veya bacağı sabitleyin
· Sıkan giysi ve mücevherleri hemen çıkarın

Destekleyici acil bakım vermeyi unutmayın:
· Yüksek yoğunlukta oksijen verin
· Hastayı sakinleştirin
· Damar yolu açarak, SF/ RL başlayın
· YÜRÜTMEYİN. Yaralı bacağın üzerine basarak yürümesine izin vermeyin
· Panzehir yapılabilecek bir acil servise götürün, yılanı tanımlayıcı bilgiler toplamayı unutmayın
· Kişinin alkollü içki içmesine izin vermeyin
· Buz, soğuk paketi veya dondurucu spray UYGULAMAYIN
· Kesi yapmayın ve Arteryel turnike UYGULAMAYIN

2- Mercan Yılanı Sokması
Çıngıraklı yılana göre daha küçük, dar başlı, yuvarlak pupilleri, olan bir cinstir. Bu cinste ürkek olup, sadece rahatsız edildiklerinde saldırırlar. Zehri nörotoksik etkili olduğundan, sinir dokusunu etkiler. Mercan yılanı sokmasında solunum ve iskelet kaslarında paralizi oluşumu tipiktir. Sokma sonrasında uzun süre (12-24 saat kadar) lokal veya sistemik belirti görülmez.

Belirti ve bulgular:
· Sokulan yerde duyu kaybı, halsizlik, uyuşukluk, ataksi,
· Konuşma bozukluğu, aşırı tükürük salgılanması,
· Dilde ve larenkste paralizi sonucu yutma ve solunum güçlüğü, solunum yetmezliği,
· Göz kapaklarında düşme ( pitozis), çift görme, göz bebeklerinde genişleme,
· Karın ağrısı, bulantı-kusma,
· Bilinç kaybı, nöbet geçirme, hipotansiyon

Acil Bakım
· Yarayı bol su ile yıkayın,
· Tek taraflı ( kalp ile yaralı kısım arasına ) venöz turnike uygulayın,
· Yaralı kol ya da bacağı destekleyerek hareket etmesini önleyin,
· Destekleyici acil bakım, çıngıraklı yılan sokmasındakinin aynısıdır.